Çınar Ağacı filmi yolda

İşte Nejat İşler ve Celile Toyon’un da oynadığı bu dev kadrolu filmin setinden izlenimler...

Yaşlı insanların gözlerinde tuhaf bir şaşkınlık okunurdu, bir sabah hiç bilmedikleri bir yerde, uzak bir gezegenin ücra bir köşesinde uyanmışlar gibi... Aidiyet hissedebilecekleri bir yer kalmamıştı sanki. Topluca bir yerlere kapatılıyorlardı zaten, gözden uzak olsunlar, kimseyi rahatsız etmesinler diye...” Her röportajdan geriye bir laf kalır ya; Brazzaville grubunun solisti müzisyen David Brown’ın bir röportajımızda söylediği bu lafı yıllardır unutamadım. Niçin Amerika’yı terk edip İspanya’ya yerleştiğini, orada yaşlanmayı seçtiğini anlatıyordu.
Nurgül Yeşilçay ve Handan İpekçi’yle İstanbul’a epey uzakta bir huzurevinin bahçesinde oturuyoruz. Etraftaki koşuşturmacaya inat, elma ağaçlarına asılmış hamakların üstündeyiz, yani rahatımız gayet yerinde. Burası Çınar Ağacı filminin seti. Çekimlere ara verilmiş. Biz de bu arayı sohbet ederek değerlendiriyoruz. Huzurevinde geçen sahneleri soruyorum. “Hikâyemizin odak noktasında bir yaşlı kadın var” diye anlatıyor yönetmen Handan İpekçi. “Parçalanmaya yüz tutmuş bir ailenin en büyüğü, kökleri temsil eden kişi, bir çeşit çınar ağacı... Ama çocukları onu artık bir fazlalık gibi görüyor, sonunda da o fazlalıktan kurtulmak için huzurevine gönderiyorlar. Eh, dolaba kapatacak değiller ya!”

ÇOCUKLARIN EN ÇETİN CEVİZİ
Çınar ağacını, yani anneyi az önce makyaj odasında sohbet ettiğimiz ve tatlı gülümsemesiyle insanın içini eriten Celile Toyon canlandırıyor. Gelen film tekliflerinin çoğunu reddettiği için beyazperdede pek az izlediğimiz bir oyuncu Toyon. Nurgül Yeşilçay da onun çocuklarından en çetin ceviz olan, yani hikâyeye gerilim kazandıran karakter, filmin “kötü” kadını... Tabii bildiğimiz anlamda bir kötü karakter değil, sadece ayakta kalmak için önüne çıkan her şeyi ve herkesi ezip geçmekten korkmuyor. Hâlâ küçük bir kız çocuğuymuş gibi annesiyle didişmeyi sürdürüyor, çevresindekileri yormaktan, üzmekten çekinmiyor. Kendini dünyanın merkezinde sanıyor.
“Acayip gıcık oluyorum” diyor Nurgül Yeşilçay. “Kariyerini her şeyin önünde tutan biri. Kontrol manyağı. Çocuğunu, ailesini, eski kocasını, evini, her şeyi ve herkesi denetlemek istiyor. Evinde fazladan tek eşyaya tahammülü yok. Düşünün işte; kontrol edemediği öteki her şey gibi annesi de artık ona fazla geliyor, bir an önce kurtulmak istiyor ondan.”
İnsan merak ediyor tabii, bu kadar kontrol çabasındaki bir karakterin kontrolü elinden kaçırdığı yer var mı diye... Nurgül Yeşilçay karakterine karşı acımasız. “Kontrol hiçbir zaman onun elinde değil ki. O sadece ‘zannediyor’. Zannettikçe yanılıyor, yanıldıkça daha da şiddetli bir kontrol arzusuna yapılıyor. Aklıyla hareket etmek istiyor ama bunu beceremiyor. Fazla duygusal, duygularının akışına teslim olduğunda ha bire yanlış yapıyor. Sanıyor ki geliştirdiği kontrol manyaklığı onu hata yapmaktan koruyacak. Ama kimse merak etmesin; sonunda adamakıllı bir ders alacak ve hayatın hiç de zannettiği, hesapladığı gibi olmadığını anlayacak. Burnu sürtülecek, diyelim...”

Nurgül Yeşilçay disiplinli bir oyuncu. Ya kuytu bir köşeye çekilip senaryo üzerine çalışıyor, ya da zaten çekimde oluyor. Dolayısla boş anını yakalamak epey güç oldu. İşte kahve molasında anlattıkları.

Hiç yorum yok: